Genellikle bohem tasarımlarda bulunan örgülü detaylar, puflarda ürüne yansıtılan doğa hissini uyandırır. Şirin bir saman ışık armatüründen ilham alarak evinizde kendinizi huzurlu hissedeceğiniz ve "ne kadar doğal" diyeceğiniz bir köşe oluşturmayı hedefleyebilirsiniz. Organik tasarımlar, doğadan kaynaklandıkları için bireyler üzerinde böyle bir etkiye sahiptir.
Mobilya tasarımı tarihi, büyüleyici bir konudur. Gereksiz ayrıntılara girmeden, ilgimizi çeken yönlere odaklanalım.
Gotik Tasarım (1150-1500)
Gotik tasarım hareketi, Katolik Kilisesi'nin baskıcı rejimi sırasında ortaya çıktı ve yüksek kubbeli çatılar, halkın başının üzerinde dolaşan şeytan ve din adamı figürleri ile kilisenin halk üzerinde baskı kurmasını sağlamak için büyük metal kapılarla kendini gösterdi. İç mekanda, bu formları mobilyalarda, özellikle de sandalyelerde görmekteyiz. Bu sandalyelere oturan din adamları kendilerini dünyanın merkezinde hissederken, sandalyedeki kişiye bakan halk kendini küçük, ezilmiş ve boyun eğmiş hissederdi. Tüm zanaat, oymacılık ve kakma işleri kilisenin kontrolü altındaydı.
Rococo Tasarımı (1740-1770)
Gelişim sürecinde zaman atlayarak, ilginç bir diğer tasarım dönemi Rokoko dönemi. Gotik dönemden yüzyıllar sonra, kilisenin etkisi azalmış ve sanatçılar daha fazla özgürlük kazanmıştı. Barok dönemde Gotik etkileri koruyan tasarımcılar, kendilerini özgürleştirme süreçlerinde benzer desenlere sahip sandalyeler, farklı dokular ve hatta renkli ve desenli duvar kağıtları kullanmışlardır. Bununla da kalmayıp, perdelerini, aydınlatma armatürlerini ve halılarını desenlerle süslemişlerdir. Daha da ileri giderek, ortamı çeşitli oymalarla, merdiven korkuluklarından tüm mobilyalara kadar zenginleştirmişlerdir. Bu kaos duygusu, tasarımcıların 200 yıl önceki baskıcı rejime karşı isyan ettiğini düşündürmektedir. Bu tasarım modelinde de oymacılık ve kakmanın önemi görülmektedir.
De Stijl ve Bauhaus Tasarım Dönemi (1900-1950)
Sanatçı Mondrian, sanatçıların abartıya kaçtığını ve basitleştirme arayışına girdiğini düşünerek, tasarımın temellerini araştırmaya başlamıştır. Bu dönemde, çalışmaları sonucunda belirlenen ilginç özellikler şunlardır: Sadece 3 ana renk vardır, formlar temel geometrik şekiller olmalıdır, ve sadelik önemlidir. Bu basitleştirme arayışı büyük ilgi görmüş ve üretim standartlarını değiştiren önemli bir etkiye sahip olmuştur. Tasarım ilkeleri değiştikçe, üretim yöntemleri de değişmiştir. Bauhaus'un devreye girmesiyle, endüstriyel fabrikalar hayatımıza girmiştir!
Minimalizm (1960 – ?)
Modern tasarım teknolojik ilerlemelerle evrildikçe, artan üretim, üretim yoğunluğuna ve aşırı atığa yol açtı. Nüfus hızla arttı ve talep sınırsız bir şekilde yükselmeye devam etti. Bir yandan, PopArt gibi tasarım yöntemlerinden plastik kalıplarla yapılan Ball Chair gibi ürünler, yaygınlaşan 'kullan at' kültürüne katkıda bulunarak, kırılgan ürünlerin ve çeşitli üretim hatalarının ortaya çıkmasına neden oldu. Bu süreçlerin ortak unsuru, tüketim çılgınlığıydı. Kurulan moda algısı ve tüketici çılgınlığı kültürü, bireyleri ellerine geçirdikleri her şeyi sömüren ve anında bıkıp bir kenara atan varlıklara dönüştürdü. Ticaret gelişti, evrildi ve en deneyimsiz, yeni girmiş üreticilerin bile diğerlerini gölgede bırakmak için pazarlama stratejileri oluşturmaya çalıştıkları bir platforma dönüştü. Tüm bu süreçlerde, hızlı, kolay ve risksiz üretim yöntemleri öncelik kazandı ve bir trende dönüştü. Tasarım maliyetleri arttıkça, minimalizm kavramı yavaş yavaş insanların hayatına girmeye başladı. Son zamanlarda, Jüt ve bohem tasarım modellerinin de katkısıyla güzel görseller ve işlevsellik sunan minimalist ürünler, her mekana uygun bir kalite kazanmıştır.
Süreç Üzerine Düşünmek:
Teknoloji ilerledi
Atık arttı
Tasarım formları daha yuvarlak hale geldi ve üretim zorlaştı
Organik formlar göz alıcı hale geldi, el işçiliğine geri dönüş başladı
Birçok tasarım modeli çeşitli coğrafyalarda eşzamanlı olarak üretilip kullanılıyor
Tüm bu olaylar, günümüz tasarımında organik minimalizm kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur.